10 Şubat 2014 Pazartesi

True Detective ve Gerçek Polisiye

"Abi kesin izle!" demeye taze taze çıkmış bir diziyle başlayayım dedim. En tazeler de Ocak ortasında başlayan bir avuç dizi olduğu için ilk incelemeyi oradan çıkartıyorum. Ne ilginçtir ki o bir avuç dizinin çoğunun hamuru iyi çıktı ama biri var ki kısa bir seri olacağı duyurulmasına rağmen efsane olmayı da garantiledi gibi. Tabii ki bahsettiğim dizi "True Detective".

Diziyi izleyenler zaten bilirler ama, uzun uzun diziden bahsetmeden önce bilmeyenler için şu efsane jeneriği paylaşayım.

Şimdi True Detective'in havasını tuzunu azıcık tatmış olduğunuza göre konuya girebiliriz. Öncelikle başrollerinde iki efsane oyuncu olduğunu belirtelim. 1.'si Woody Harrelson, 2.'s, Matthew McConaughey. İkisini de tanımıyorsanız ya da daha önce rol aldıkları herhangi bir yapımla karşılaşmadıysanız bu noktadan itibaren okumanıza gerek yok.

Emmy Ödülleri'ne daha epey var ama bu ikili True Detective'deki oyunculuklarıyla ödül için yarışacaklar. Ayrıca bu yapım kesinlikle bu yıl katıldığı tüm ödül törenlerinden bir kaç kaide toplayıp dönecek. 

Dizide Woody abimiz Dedektif Martin karakterini canlandırıyor. Bu dedektif; evli ve 2 kız çocuğu sahibi, kariyerinin altın çağında olarak görülen ve polislik yöntemleri birazcık fazla klasik olan bir adam.
Matthew abimizin karakteri olan Dedektif Rust ise Martin'in tamamen tersi. Bir sosyal yaşantısı olmayan, içine kapanık ama aşırı zeki ve dikkatli biri. Yeni fikirlere tamamen açık bir adam.

Senaristimiz bu iki birbirinin tamamen zıttı adamı ortak yapmaya karar veriyor ve onları sıradışı bir cinayet mahaline bırakıyor. Ki bu sıradışı cinayet mahali, ikilimizi karman çorman bir olaylar zincirinin ortasına itiyor.

Hikayeyle ilgili daha fazla detay vermek istemiyorum ama şunu kesinlikle söylemeliyim, epey güzel kurgulanmış. İki ayrı zaman diliminde geçmesine rağmen hem de. Nasıl iki ayrı zaman? Şöyle ki hikayenin bir kısmı günümüzde bir kısmı da 1995'te geçiyor. İşin atraksiyonlu kısmı 1995 ama olayları çözdüğümüz kısım bugün. İnce ince vereyim heyecanı, izleyince anlarsınız.

Başrollerin dışında kalan oyuncu kadrosu için de söyleyecek çok fazla şey var. Bir kere cast'ın çok dikkatli seçildiğini söylersek yalan söylemiş olmayız. Figüranlar bile el emeği göz nuru dersek dahi abartmış olmuyoruz yani o derece. 1995'in atmosferi çok iyi yaratılmış, günümüzle 90'lar arasındaki gidiş gelişler arasında kafamız karışmıyor. Ekip çok net çizgiler koymuş ve dizide stabiliteyi sağlamış. Müzikler jenerik müziğinden de anlaşıldığı üzere çok iyi. (Jenerik müziğinin sahibi olan grup The Handsome Family, belki merak eden olur.)

Dizinin yaratıcı Nic Pizzolatto'yu The Killing'den biliyorduk zaten. Bilmiyorduysanız ondan da başka bir yazıda bahsederiz artık. True Dedective ile ilgili sayfalar dolusu konuşulur ama bu kadarı da iş görür. Zaten nihayetinde 8 bölümlük bir mini dizi olacak. İkinci bir sezonu olması gündemdeymiş gerçi ama bambaşka bir kadroyla ve bambaşka bir senaryoyla devam edecekmiş eğer öyle bir şey olursa.

Bir de şöyle bir afişi vardı dizinin ki hastayım. Sırf teaser olmasına rağmen, bence dizinin atmosferine çok uygun. Onu da paylaştım, kaçtım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder