Black Sails ile ilgili bir şeyler karalamadan önce biraz beklemeye karar vermiştim öncesinde ama son bölümü de izledikten sonra dizinin muhteşem olmasa bile kaliteli olduğuna kanaat getirdim. O yüzden daha fazla bekleyemeyerek yazıya giriştim.
Yapımla ilgili ilk söylemem gereken şey Yürütücü Yapımcıları arasında Michael Bay'in de olduğu ve diziyle özel olarak ilgilendiği bilgisi. "Michael Bay de kim ayol?" diyorsan, derhal bu blogu terk et.
İkinci söylemem gereken şey ise inanılmaz jeneriği ve jenerik müziği. Ayrıca dizinin müzikleri genel anlamda mükemmel. Müzik piyasası muhtemelen bu konuda Bear McCreary abimizin eline su dökmekte epey zorlanıyor. Çünkü kafamı hangi diziye çevirsem, müziklerinin altında Bear McCreary imzası görüyorum. Artık diziyi çektiğiniz zaman, Bear McCreary müzikleri otomatik olarak ekleniyor gibi oldu diyebiliriz. O muhteşem jenerik ve müziği de şuradan izleyip dinleyin, pişman olmayacaksınız:
Gelelim dizinin olayına... Flint isimli kaptanımız, aynı zamanda baş kahramanımız. Ama kendizi son zamanlarda sinema dünyasında görmeye alıştığımız türden esprili, yılışık ya da gerilim dolu kaptanlardan değil. Aksine kültürlü ve birikimli, çevresine karşı çok soğuk ve biraz fazla ego sahibi. Gemisi veya mürettebatı kesinlikle pek de umurunda değilmiş gibi bir izlenim yayıyor etrafına. Hatta mürettebat da böyle olduğunu düşünüyor ki ben onların yalancısıyım.
Kaptanımız büyük bir avın peşinde, fakat o ava ulaşabilmek için aşması gereken pek çok da engel var. Dizinin ilk 4 bölümünde o engelleri aşmaya çalıştığından ötürü, henüz denize inemedi. Kısmetse bir dahaki bölüm seferler başlayacak.
Aslında "Abi kesin izle" diyebileceğim bir dizi değildi Black Sails. Eğer emsalleri, hatta en azından iyi 1 tane emsali olsaydı muhtemelen bu yazıyı yazmıyor olacaktım. Ama Black Sails, Sinbad gibi rezil dizilerle karşılaştırılamayacak kadar iyi. O yüzden bu blogdaki yerini, bileğinin hakkıyla olmasa da şansıyla aldı diyebiliriz.
Dizinin atmosferini karanlık olarak tabir edemeyiz. Cıvıl cıvıl olduğunu söylemek de korsan adabına yarışmaz diye düşünüyorum. Korsan aksanı neredeyse hiç kullanılmıyor. Dizinin büyük kısmı memelerden ibaret. Kafanızı nereye çevirseniz bir çift meme görüyorsunuz.
Bazen bu aktrisin memelerini:
Bazen bu aktrisin memelerini:
Bazı zamanlarda da adını hiç duymadığımız ve muhtemelen bu diziden sonra da duymayacağımız figüranların memeleri... Gerçekten de tam bir meme dizisi. Bu kadar memeden bahsetmek yeter bence. Birazcık da teknik şeylerden bahsedelim. Kostümler ortalamanın üstünde diyebiliriz. Her karakter başka bir telden çalıyor iş giyinmeye gelince. Ve aslında hepsinin giyim kuşamı karakterlerini epey bir yansıtıyor. Görsel efekt namına dizinin ilk sahneleri hariç pek bir şey görmedik. Ama muhtemelen tüm patlamalı kısımları Michael Bay koordine ediyor. Tam onun tarzında her şey.
Dizi başlar başlamaz epey büyük bir hayran kitlesi edinmeyi başardı. Öyle ki daha 3 bölüm yayınlanmışken, yayıncı kanal olan Starz 2. sezonun siparişini verdi. Ki bu, Amerikan ve İngiliz dizilerinin hemen hemen hiçbirinin yapamadığı bir şey. Yani amaç popülarite sağlamak ve izlettirmekse, Black Sails bunu oldukça iyi başarıyor diyebiliriz. Ki bence bunda en büyük pay senaryoya ait. İçinde barındırdığı entrika dozu ve aşk/meşk davaları nedeniyle muhtemelen ilgiyi üzerinde tutmayı başarıyor.
Black Sails, izleyecek hiçbir şeyi kalmayan dizi severler için ideal sayılabilecek bir dizi. Ben portakalımı mandalinamı alıp, görev bilinciyle karşısına geçiyorum birkaç haftadır. Eğer benim tersime senin vaktin bolsa, "Abi kesin izle" diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder